kukuvakblog.blogspot.com

  • Ana Sayfa
  • Günlük
  • Okudum-Dinledim
  • Öneri
  • Gezdim-Gördüm
  • Ben Kimim
  • Kendin Yap

    30 Mayıs 2016 Pazartesi

    HER DİNLEYİŞİMDE BENİ O ZAMANA GÖTÜREN...


    Kukuvak Nedir?

               Merhaba,

             Blog açmaya karar verdiğinde ilk akla gelen ''Bloğumun ismi ne olsun?'' sorunsalını bende yaşadım.Bir kaç isim buldum kendimce ama hem bana ait olsun,hem değişik ilgi çekici olsun hem de az bilinen bir şey olsun istedim.Bana,hayatıma özgü olsun istedim.Yöresel bir kelime bulsam diye düşünürken birden geldi aklıma kukuvak.
             Ben İstanbul doğumluyum.Annem babam Trabzon-Maçka doğumlu.Ergenliğe kadar orada yaşamış daha sonra bir şekilde gelmişler buralara.Çoğu akrabam İstanbul'da yaşıyor olsa da,mutlaka büyük bir çoğunluğu her fırsatta memlekete giderler.Bayramlarda,yaz tatillerinde asla ihmal etmezler gitmeyi.Ben de bu sebepten annem babam sayesinde çocukken her yaz gittiğim memleketimden ve kültüründen çokta uzak değilim aslında.Çocukluktan 20'li  yaşların başına kadar uzunca bir süre gitmedim ama sonra herkesin hayran olduğu Karadeniz'e artık yeniden gitmem gerektiğini anladım ve son 3 yıldır her yaz mutlaka kaçıyorum.
             Kaçıyorum diyorum çünkü gerçekten kaçıyorum.İstanbul'un karmaşasından sonra orası o kadar sakin,o kadar yalın geliyor ki insana sakinlikten kafayı yemeye korkuyorsun,alışkın değilsin çünkü.
             Aslında oraların güzelliğini başka bir yazı da genişçe anlatsam hiç fena olmayacak zira konumuz ''kukuvak'' tı ve konumuzdan fazlasıyla uzaklaştım :)

             Ben küçükken köye gittiğimizde çayırda çimen de deliler gibi koşturup oynardık.Elimize geçen türlü otu,bitkiyi merak eder sorardık,çünkü İstanbul'da görmemişiz.İşte o zamanlarda babamların ormana ''kukuvak'' toplamaya gittiğini hatırlıyorum.O ''kukuvak'' lar toplanır,gürül gürül yanan kuzine'nin üzerine dizilirdi.Pişince afiyetle yenirdi. Peki ''kukuvak'' nedir? Karadeniz bölgesinde bazı yörelerde yenilebilir mantara verilen isim.Yenilebilir diyorum çünkü benim blog header ıma koyduğum fotoğraftaki mantar türü aslında zehirli bir tür.
              Bir ilginç bilgi daha.Peki zehirli olan yada yenilebilir olmayan mantara ne denir bizim oralarda? Sıkı durun ; Çakal Osuruğu :) Onu da ilk annemden duymuştum ve çok komik gelmişti,çünkü gerçek zannetmiştim :) Tarlamızın başında dümdüz çimen olan bir alan vardı ve biz hep orada oynardık kardeşim ve kuzenlerimle.Her gün oynadığım çimenlikte bir sabah gittiğimde beyaz beyaz pofidik mantarların bittiğini gördüm.Koşarak anneme söyledim oda bana ''onlar Çakal Osuruğu'' demişti.Ben de şaşkınlıkla ''Nasıl yani? Gece çakallar gelip bizim çimenimize mi osurmuş? Sonra da orada bu beyaz şeyler mi çıkmış?'' demiştim :) Neyse ki annem beni geniş hayal dünyamdan çıkarıp,onların sadece birer mantar olduğunu söyledi de çakalları gece çimenimiz de hayal etmekten kurtuldum :)
               Çocukluğuna dair anılar bazen bir fotoğrafla,bazen sadece bir kelimeyle aklınıza gelir sizi gülümsetir.Şimdi aynı gülümseme yüzümde.Neyse siz dua edin bloğun ismini Çakal Osuruğu koymadım :)))
                 Sevgiler...
                 F.G.

27 Mayıs 2016 Cuma

İlk Gevezeliğime Hazır mısın?

             Merhaba,

             Bu bloğu açma sebebim den Ben Kimim? yazımda kısaca bahsetmiştim aslında.Biraz günlük,biraz arkadaş olsun diye.Bir nevi hobi aslında yazmak.İlgi duyduğum konuları paylaşmak.Belki aynı konulara ilgi duyduğum insanlarla burada fikir alışverişinde bulunur yeni şeyler öğreniriz birbirimizden.Dedim ya bir nevi arkadaş.Kendi kendine konuşmanın belki başka bir çeşidi.Tek farkı başkaları da görüyor bu konuşmaları ve çoğumuz bundan rahatsız değiliz ki buradayız :)
            Aslında ben konuşmayı seven biriyim.Hatta belki fazla bile konuşuyorum denilebilir.Tamam tamam hiç gizlemeyeceğim ben bildiğin gevezeyim :)Yoruluyorum bazen konuşurken,nefesim kesiliyor. Bu defa da yine çok konuştum diye kendimi eleştirmek için konuşuyorum :) Ama bu kendini ifade etmeyle ilgili bir problem bence.Yani neden fazla konuştuğumu zaman zaman sorguladığımda kendimce böyle bir bahane buldum belkide.Karşımda beni dinleyen insanlara o detayı vermezsem aynı duyguyu geçiremeyecekmişim gibi geliyor.Sanki benim hissettiğim heyecanı yada üzüntüyü o aynı derece hissetmeyecek, anlatmak istediğim şeyi anlamayacak gibi.Benim detaycı olmamla da ilgili bu mesele.Şimdi kendimi bu konuda törpülemeye çalıştığım bir dönemdeyim.Bilmiyorum bu bloğu açma hevesim de bundan kaynaklanmış olabilir.İlla bir şeyler anlatmam gerekiyor galiba ve kimsenin başını şişirmeden şuracıklara yazıveririm ben de ne yapayım :)


Sevgiler...

F.

ARKA ARKAYA DEFALARCA DİNLENİLENLER DE BUGÜN...


26 Mayıs 2016 Perşembe

BEN KİMİM?

           Ben Fatoş.İstanbul'da doğdum,büyüdüm ve hala İstanbul'da yaşıyorum.İktisat okudum,hep bir bankacı olmak hatta bankada üst düzey yönetici olmak hayalim vardı.Ta ki mezun olup iş aramaya başlayana kadar.
           Bankacı değil Denetçi oldum.Hala Smmm stajyeriyim ve hayatın bundan sonra bana ne gibi planlar hazırladığını merak eden biriyim.
           Yine de plan yapmaktan,hayal kurmaktan hiç vazgeçmem.Bazen hayal kırıklıklarım büyük olur ama olsun kurarken mutluydum.Hayatta her istediğimiz olsaydı eğer nankör olurduk bence.
          Ailesine ve arkadaşlarına fazlasıyla düşkün,asla vazgeçmeyen,kendini oyalamayı seven,hayalci,biraz da hevesci (burada gerçekten belirtmeliyim ki çok çabuk heveslenip çok çabuk vazgeçebiliyorum :) ) bir Fatoş işte.
          Hee bu arada Kukuvak'ta ne derseniz diye;
Annem babam Trabzon'lu ve bizim oralar da bildiğiniz mantara kukuvak derler.E kukuvakta hemen ezilip büzülen,içi geçen bişeyse,bana en yakışanı bu olurdu heralde :)
       Belki başka yazılarda hayatımı daha detaylı anlatırım.Bu bloğu da benim günlüğüm,başka bir arkadaşım olsun diye açtım.Bundan sonra gelir buralara yazarım ben.
                                                                                                                      Sevgiyle...

MARK ELİYAHU - JOURNEY